donderdag 18 november 2010

son


Tomorrow, as soon as it is dawn, at the hour when the land turns white,
I will leave. You see? I know you are waiting for me.
I will go through the forest, I will go past the mountain,
I cannot stay far from you any longer.

I will walk with my eyes fixed on my thoughts,
seeing nothing else, hearing no sound,
alone, unknown, my back bent, my hands crossed,
sad, and day for me will be like night.

I will not look at the gold of the falling evening,
nor at the sails in the distance going down to Harfleur.
And when I arrive, I will put on your grave
a sprig of green holly and of heather in bloom.



Demain, dès l'aube, à l'heure où blanchit la campagne,
Je partirai. Vois-tu, je sais que tu m'attends.
J'irai par la forêt, j'irai par la montagne.
Je ne puis demeurer loin de toi plus longtemps.

Je marcherai les yeux fixés sur mes pensées,
Sans rien voir au dehors, sans entendre aucun bruit,
Seul, inconnu, le dos courbé, les mains croisées,
Triste, et le jour pour moi sera comme la nuit.

Je ne regarderai ni l'or du soir qui tombe,
Ni les voiles au loin descendant vers Harfleur,
Et quand j'arriverai, je mettrai sur ta tombe
Un bouquet de houx vert et de bruyère en fleur.




Yarın erkenden kırlar ağardığı zaman
Gideceğim... biliyorum beni bekliyorsun bak,
Geçip gideceğim dağlardan, ormanlardan
Daha fazla kalmayacağım senden uzak
.
Gözlerim düşüncelerime saplı yürüyeceğim,
Duymadan hiçbir haber, hiçbir şey görmeden,
Yalnız, kimsesiz, birbirine kenetli ellerim
Gideceğim, farkı yok gündüzümün gecemden.

Ne uzaklarda Harfleur'ü saran perdelere
Bakacağım, ne de inen altın renkli akşama
Kavuşunca bir bağ yeşil çoban püskülü ve
Bir çiçekli funda koyacağım mezarına.

Victor Hugo

2 opmerkingen:

Unknown zei

Завтра, на рассвете...

Лишь солнца робкий луч осветит степь с утра,
Пущусь я в долгий путь. Ты ждёшь меня, любя.
Пусть лес передо мной, пусть на пути гора,
Я долго не могу вдали и без тебя.

И в думы погружён, с скрещёнными руками,
Не слыша пенья птиц, не видя красок дня
Пойду, согбенный я бессонными ночами,-
Печаль сплела в венок день с ночью для меня.

Ни золотой закат, ни вереницу волн,
Несущих паруса, я не замечу, нет.
Придя, я положу на твой могильный холм
Зелёный остролист и вересковый цвет.

gerisi önemli değil... zei

ne demiş şair;

yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara
buğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek
ayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada
yıkasın çıplak başımı rüzgar diyerek


konuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile
lakin tırmanacak içimde bitmek bilmez aşk
ve ben uzağa, uzaklara gideceğim derbederceğine
doğayla, ve mutlu, sanki bir kadınlaymışcasına

(kasımlar geçer! sanırım...)